HAKAN KOÇAR YAZDI: "BAŞARAMADILAR AMA…"

BAŞARAMADILAR AMA !..

Yıl 1922… Yokluktan var olan Türk ordusu tüm gücüyle Ege içlerinden batıya doğru ilerlemektedir. Başkomutan emretmiştir çünkü “Ordular ! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri…” Sıhhiye Onbaşı Eyüp ve iki arkadaşı o büyük yürüyüş esnasında çarıkları vuran, yarı çıplak ayaklarının tabanları su topladığı için yaralarla dolu askerlerin tedavisini yapmak üzere görevlendirilmişlerdir. Lakin elde yok avuçta yoktur… Elde olan bir çift çizme, bir sırık sopası ve biraz çaputtur. Tabanı su toplayan kahraman Mehmetlerden hangisi yanlarına gelse hemen çizmeleri giydirir, sırık sopasının ortasından tutturur, kendileri de sopanın uçlarından havaya kaldırarak belli bir yükseklikten yere bırakıverirler. Yukarıdan toprağa o hızla düşen Mehmetciğin tabanında biriken su irin karışımı patlayınca biraz temiz su ile yıkayarak elde olan çaput bezlerine sarıp tedaviyi gerçekleştirirler. Acıdan gözlerinden yaşlar akan ama inlemeye dahi ar eden Mehmet’e gazete kağıdına sarılmış mısır püskülü sigaralarından bir tane ikram ederek gönlünü almaya, acısını bir nebze olsun hafifletmeye çalışırlar. Vatan bekası uğruna aşılan ve aşılırken önlerine çıkan düşmanla göğüs göğüse çarpışılan, yarım tayınla ve kıt beslenme imkanlarıyla yürünen yüzlerce kilometrelik yol İzmir’de son bulur. Anadolu toprakları Eyüplerin, Alilerin, Hasanların, Hüseyinlerin ve dahi başlarındaki büyük komutan Mustafa Kemal’in ölümü göze alarak bedelini kanla ödedikleri vatan haline getirilir.

***

Devlet ebed müddettir elbet ; ancak köhnemiş devletin çürüyen yapısı, kokuşmuş anlayışı yıkılmalı ve bilimin ışığında, çağa uygun, akıl ve mantıkla hükmolunan, adil bir devlet oluşturulmalıdır. Küllerinden yeniden doğan vatanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur ve artık başka cephelerde başka savaşlar başlar. İktisat cephesinde, eğitim cephesinde, Sağlık cephesinde girilen her savaş kahramanca kazanılır. Tarım üretimi kat be kat arttırılır. Her alanda gerçekleştirilen atılımlarla ülke on yıl içerisinde nefes almaya, millet Türklük onurunu yeniden duymaya başlar…

***

Bütün bunlar gerçekleştirilirken aşılacak yollar elbette dümdüz, dikensiz ve yakın değildi. Yeni devletin söz sahibi olmasını istemeyenlerden tutun da, Osmanlı’da kavuştukları beleş hayat ve gücün ellerinden çıkmasını istemeyenlere kadar bir dizi sinsi düşman iş birliği içindeydi. Devlet kurulur kurulmaz sinsi çalışmalara girişen bu güruh mahşer midillisi gibi ortalık karıştırmaya başlamıştı bile. Kimi din elden gidiyor naraları atarak, kimisi bize özerklik verin haykırışları içerisinde yeni Türk devletini yıpratma ve hatta yıkma azmiyle çabalamaktaydılar.

***

Şecaat arzederken sirkatin söyleyen bu merd-i kıptilerin iplerini ellerinde tutan ağa babaları bir taraftan yeni devletle dost görünüyor, diğer taraftan da besledikleri bu piyonlarla ülkeyi karıştırmaya çalışıyorlardı. On yıllar boyunca gerek tarikatler vasıtasıyla din argümanını kullanarak necip milletimizin yumuşak karnını deşmeye , gerekse ülkenin farklı bölgelerinde kıvançta ve tasada bir ve beraber olduğumuz insanlarımızı şovenist argümanlarla kandırarak hayaller kurdurup kardeşi kardeşe düşman etmeye çalıştılar.

***

Başardılar mı kardeşim?...

Ne yaptılarsa da şimdiye kadar başaramadılar…

Ama toplum zihnini öylesine bulandırdılar ki,

ama ülke içerisine öylesine öncü çakallar gönderdiler ki

yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti ihanetlerle, hainlerle uğraşmaktan bitap düştü…

***

Kuruluş felsefesinde çağdaş ve müreffeh olma azmini güden yapının azmini çaldılar, çırptılar, kendi kafalarına göre bambaşka bir hale soktular ne yazık ki…

***

Tüm siyasilere sesleniyorum ! Hamaset rüzgarları estirerek, cengaverlikle, zartla zurtla bu işler olmuyor. Önce kuruluş felsefesine döneceksiniz kardeşim. O inancı, o feraseti yüreğiniz de hissedeceksiniz. Önce her biriniz tabanı delik çizmeyle cephede savaşan birer Kemal Paşa olacaksınız, sonra millete düşün ardıma diyeceksiniz. Görün o zaman benim gibi Eyüp onbaşının torunları, Yakup çavuşların, kınalı Mehmetlerin torunları bu ülkeyi yeniden nasıl doğuruyor…

HAKAN KOÇAR

8 MART KADINLARIN GÜNÜ

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KADININ ADI VAR