EĞİTİMCİ ŞAİR YAZAR HAYRİ SARI YAZDI: "MAHALLENİN SÜKUNETİ"

3/2/2025

MAHALLENİN SÜKUNETİ

Mahalleye girdiğimde bağrışmalarla irkildim. Sokağın ucunda iki koca çocuk yaka paça. Güya çevresindekiler ayırmaya çalışıyorlar. Ayırmadan çok ateşe benzin döker gibiler.

Sokağın iki yönünde pencere kanatları açık. Başörtüsü elinde koşanlar mı dersin? Beriki, çocuğun annesi, öteki, çocuğun teyzesi, babaannesi, anneannesi, hepsi çığlık çığlığa... Bizimki dövüyor, diye sevinip tezahürat yapan mı, dersin...

Yolun kenarından, cılız bir ses:

"Yesinler birbirlerini!"

Elimde memur çantasıyla ben girdim sokağa, nazik nazik seslendim ortaya:

"Çocuklar, yapmayın! Ayıp oluyor! Yazık değil mi? Milleti de rahatsız ediyorsunuz. Belki de uyuyanlar var şimdi. Ne hakla!.. Üstünüz başınız mahvolmuş! Bakın, anneniz üzülüyor."

Seslenişim kavgayı keseceğine hızlandırdı. Bıraktım, çekildim köşeye. Bu arada ayırmaya çalışanlar da başladılar itişmeye..

Sesler kesildi. Tık yok. Karşı mahallenin kabadayısı göründü sokağın başında. Etli butlu, koca kafalı, iri elli, dalgalı saçlı adam, şişkin çantayı yere bıraktı, köşeden seslendi:

"Hişt! Gelin buraya leeyn"

O sesi duyan koca çocuklar, birbirlerinin yakalarını bırakıp o koca adama doğru koştular. O adam, o koca çocukların koca kulak memelerini tuttu. Önce koca parmaklarıyla kıvırdığı koca meme uçlarını sıktı, sıktı. Sonra memeleri ucundan, iyice kızarıncaya dek, aşağı doğru çekti. Koca çocukları, koca kafalarını tokuşturarak barıştırdı. Onları, çantasından çıkardığı gofretlerden birer tane vererek gönderdi. Öteki çocuklar, geri geri çekilip boş boş yalandılar.

Pencerelerdekiler şaşkındılar. Kavganın bitişine sevinildi de kulak çekiş onur konusu edildi. Ne hakla!.. Neyse! Mahallenin sükûneti sağlandı ya!..

Pancar suratlı adam, bana bile selam vermemişti geldiğinde. Kızdım ama gülümsedim ona. Sık sık karşılaşıyoruz son zamanlarda yollarda. Ben el salladım o giderken. Alkış alamadığım suskun pencereler birer birer kapandı. Alındım, kırıldım tabii. Bizim mahallenin çocuklarını... Ta oradan gelen adam... Biz neyiz burada?

Eve girince doğru pencereye koştum. Çocuklar köşeye çekilmişler, söyleşiyorlar. Yancılara da kırıvermişler gofretlerin uçlarından. Pencereyi kapatırken beynimde cümleler uçuştu. Mırıldandım:

"Böyle nezaketle olmuyor. Önce felaket yaşatmak gerekiyor. Acıt. Okşa. Bırak. Düşmanlar kucaklaşsınlar. Barış adamı böyle olunuyormuş meğer."

O ara eşimin sesiyle irkildim:

"Ne mırıldanıp duruyorsun! Kımıldama! Zıplama! Uykumu böldün! Uyusana!"

Uyuyamadım. Yan odaya geçtim. Düşümü -unutmamak için- bu yazıya döktüm. Evin içi soğuktu. Üşüdüm. Saat 05. 30. Yatıyorum. Kalkınca öksürüp durmam inşallah!

HAYRİ SARI

Related Stories