ERGİN ERSÖZ YAZDI : "GİDENİN ARDINDAKI BOŞLUK KALANIN İÇİNDEKİ YANKIDIR "


GİDENİN ARDINDAKI BOŞLUK KALANIN İÇİNDEKİ YANKIDIR
Gitmek bir karardır kalmak ise bir alışkanlık. Gitmek gözünü kapatıp içinden yürümek demektir. Bazıları sessizce gider, bazıları sesini bırakır ardında. Giden ardında bıraktığı hikâyenin noktasını koymuştur çoktan, kalan için bir virgül gibidir bu nokta. Kabullenmek istemese de eninde sonunda herkes kendini görür gidenin koyduğu noktada. Birini beklemek gidememekten çok daha yorucudur. Oysa gitmek bazen bir cümleye sığabilecek kadar kolaydır. '' Ben gidiyorum !'' Ama çoğu zaman bu cümle kurulamaz. Cümle bir çırpıda kurulabilecek kadar kolay ve kısa gibi görünse de bunu söyleyebilmek yıllarını alır insanın. Gitmeyi düşündüğü gün kalmayı sorgulamaya başlar insan. Kalan hep gidenin neden gittiğini sorar. Giden de neden gittiğini anlatmaz. Çünkü gitmek anlatmakla değil tamamen yaşamakla ilgilidir.
Gidişler büyür içinde insanın yavaş yavaş. Hatta bir zaman sonra kalmak bile bir gidişe dönüşür. İnsan en çok içinden gitmek ister. Kendinden. Düşüncelerinden. Anılarından. Bazı gidişler gelişe çıkar bazıları da hiç dönmemek üzeredir. Gidenin ardında bıraktığı boşluk kalanın içindeki yankısıdır. Bir ses duyar bazen insan kapının eşiğinde '' Hoşçakal'' Kalmak hoştur ama hoşça değildir çoğu zaman. Bazı gidişler bir şiir kadar kısadır bazıları bir roman olur insanın içinde. Peki giden giderken bavuluna ne koyar ? Biraz umut biraz korku biraz da geçmiş. Kalan odasını toplar mı gidenin ardından? Yoksa dağıttığı her şey yerli yerinde mi kalır ?
Gitmek, zamanın içinden sıyrılmaktır. Sanki saat durur ama yalnızca bir taraf için. Diğeri zamanın içinde dolanır kaybolarak. Gitmek bir aynaya bakmak gibidir aslında bu sıyırılışta. Herkes kalanı kalan da gideni görür sadece. Bir an, bir durak , bir sokak arasında yitirilen zamandır gitmek. Gitmektir içten içe üşümek. Kalan gölgelerin soğuğu vurur insanın içine. Her ayrılık bir sessizliktir ve sessizlik bazen söylenemeyen şeyleri de söyleyendir.
Gitmek bir kelimeye tutunup uzaklaşmaktır. ''Elveda'' Bazen yeterlidir çoğu zaman eksik. Eksik olan içimizde kalanlardır. Bir sokak lambasının altında sadece gölgemizin kaldığı gibi. Gitmek bazen göz göze dahi gelememektir. Gözlerde biriken kelimeler dudaklardan dökülmesin diye alınan muazzam bir önlemdir. Bu yüzden bazı insanlar gözleriyle gider, bazıları arkasına bakmayarak. Gitmenin şekli kalana çok şey söyler aslında. Kimi kapıyı yavaşça çeker gider kimi çarparak. Ne kadar sert çarpılsa da o kapı ardında derin bir sessizlik bırakır. Bu sessizlik gidene kalanı kalana gideni anlatacaktır.
Gitmek bir yoldur. Nereye gideceğini bilmeden çıkılan bir yol. Kimi zaman kendine gider insan kimi zaman kendinden gider. Bazı gidişler de durduk yere çıkardığımız kendi icadımızdır. Yürek her şekilde taşır bu gidişleri veya gidemeyişleri. Kimi zaman ağır gelir yüreğe kimi zaman hafif. Her zaman bir iz bırakır gitmek. Kalan o izi her akşam silse de güneş doğunca durur silindiği yerde.
Gitmek hatırlanmaktır bazen. Unutulmak isteyenin unutulmayışıdır. Kimi zaman bir şarkıda kimi zaman bir sokakta karşısına çıkışıdır. Gitmek hep kalana anlatılır ama en çok gidenin içinde yaşanır. Görünmeyen bir çatlak gibidir gitmek. Kırılmaz bir türlü içten çatlatır insanı. Sessizliğin ortasında büyüyen bir fısıltının çığlığıdır. Sustuğunu sandıkça içinden bağırır, saklamaya çalıştıkça sana bakan her insan senden önce onu görür. Gitmek cesur bir eylemse kalmak cesarettir. Ama ne var ki kalan giden kadar korkak değildir, giden de gitmeyi göze alabilecek kadar cesurdur.
Giden özgür olduğunu sanır kalan güçlü olduğunu. Oysa ikisi de eksilmiştir. Eksilmenin şekli değişmiştir sadece. Bir anı kalır duvarda bir gölge de pencere de. Gitmek bazen rüzgârda savrulmaktır bazen rüzgâra karşı ayakta durmaktır. Bazen yokuş aşağı yürümek kadar kolay bazen aynı yokuşu tırmanmak kadar zor. Gitmek zamanla yarışmaktır. Ancak ne kadar hızlı gidersen git içindeki seni geçemeyeceğini bilmektir. Çünkü içindeki sen hep zamanın bir adım ötesindedir.
Kalmaksa zamana direnerek hatıralara siper olmaktır. Gidenin boşluğunu gelecek olanlarla değil de gelmeyecek olanla doldurmaya çalışmaktır. Bir zaman sonra da anlamaktır kalmak. Boşluk doldurulmaz sadece etrafında dolanılır. Gitmenin rengi yoktur ama renklerin hislerini anlar ve anlatır. Bazen siyah kadar koyu bazen gri kadar silik. Gitmekte bir melankoli, bir boşluk, bir özgürlük vardır. Kalmakta ise bir sabır, bir çaresizlik, bir bekleyiş.
Ve beklemek ... Gitmenin kardeşidir. Kimi zaman gitmekten daha ağırdır yükü. Çünkü giden gider ancak bekleyen hep oradadır. Aynı sokakta, aynı odada, aynı düşte, aynı düşüncede. Beklemek aynı yerde gitmeyi başa sarıp sarıp tekrar izlemektir. Gitmek giden için bitmiş bir eylem olsa da bekleyen için her gün devam eder ve böyle sürer gider.
İnsan bazı aynı şehirde bile gitmiştir. Hatta aynı masada hatta aynı evde ama bambaşka bir yerde. Çünkü gitmek bir beden meselesi de değildir. Gitmek bir ruh halidir. Bazen olduğu yerden kıpırdamadan çekip gitmektir. Çok uzaklara çekip gitmek ama bir adım dahi hareket etmemektir. Gitmenin zamanı da yoktur coğrafyası da bazen bir cümleye, bazen bir nefise, bazen bir tene gider insan aynı hızla geri döneceğini bile bile.
Ve bir gün... Aslında günü geldiğinde herkes birbirinden gider. İnsanoğlu bu bazen gitmek için gelir ve gider. Kalan o gidişi yayar gününe. Bir bardak çayda, kirli sepetinden eksilen çamaşırlarda, boş bir masada eski bir fotoğrafta her an her dakika yaşamaya devam eder. Sonra kendini teselli eder her gidiş bir başlangıçtır diye. Ama bilir ki o başlangıç ta bir yerlerde mutlaka gidişi tadacaktır.
İşte böyledir gitmek. Dedik ya bazen bir şiirdir diye. Kimi zaman mısraları eksiktir. Kimi zaman kafiyesi bozuk. Ama her zaman içlidir her zaman tanıdık...
Gitmekle açılan kapılar kalmakla kapanmaz. Gitmenin cesareti kalmanın korkusuna saklanmıştır. Kalabalıkların içinde bile yalnızlığa gitmek mümkündür. Sessizce yürümek bağırmaktan daha güçlüdür. Ardında bir iz bırakan gitmek önünde de pus bırakır. Puslu yollardan sessizce gidilir sadece. Ancak ne var ki o puslu belirsizlik içerisinde görülen yollar bazen en net olan yoldur.
Bazen bir mevsimden öğrenir gitmeyi insan. Sararan bir yaprak gibi düşmeyi, düşmeye izin vermenin cesaretini mevsimlerden alır. Düşmek her zaman yere düşmek değildir ki. Bazen kendine düşer insan bazen özüne döner en derinlere gider. Kendi içerisinde en derinlere düşmüş insan kaybolmayı göze almış demektir. İşte gitmek bazen kaybolmaktır. Ve e nihayetinde kalıp orada bulunmak ta kaybolmak ta bir tercihtir.
Her gidiş bir suskunlukla başlar. Gözler yere bakar ayaklar ileri. Tek kişilik bir yolculuk oluşudur gözleri yere çivileyen. Tek kişiliktir ama içi en kalabalıktır. Her adımda bir anı her durakta bir pişmanlık taşır. Gitmek zannedildiği üzre yükü hafifletmez sadece yönünü değiştirir. Kalp gitmekle hafiflemez sadece ritmi değişir. Kalbin ritmini bir gelişler bir de gidişler değiştirir.
Bazen gidilen bir yer değil zamandır. Zamanın bir köşesine saklanıp sığınır insan. Gitmek bazen kendini zamandan kaçırmaktır. Anıların peşine düşmemek için geçmişe sırtını dönmektir. Geçmişe sırtını döndüğünde anılar peşini bırakacak sanır hayır bir bakar ki yüzünü döner dönmez anılar yine oradadır. O yüzden gitmek çözüm değil ama çözümün ihtimalidir. Belki iyileşirim diye çıkılan bir yolculuktur. Belki gözyaşını siler belki daha da kanatır. İhtimaldir çünkü bilinmez.
Bir mendi kadar sadedir gitmek. Sessizce cebine koyarsın ve cebinden hiç çıkartamazsın. Giden bir mektup yazar gidişiyle. Gittiği için okunduğunu görmeyecektir, son mektubumu cevapsız bıraktı diye öfkelenecektir. Oysa o mektubun cevabı verilmiştir gidenin gittiği yerde. Kimi gidişler cevapsızdır kimisi de cevapsız sorularla doludur. Günün sonunda cevaplar da sorular da iz bırakmıştır. Bazıları yürekte bazıları tende bazıları hem tende hem yürekte.
Gitmenin sonu yoktur. Sadece başlangıcı vardır. Ve her başlangıç bir bitişin gölgesinde büyür...
ERGİN ERSÖZ