BİR MELEK KAVŞUT ÖYKÜSÜ: "AYNADAKİ YABANCI"

MELEK KAVŞUT

AYNADAKİ YABANCI

Gülşah, o gün kötü bir olay yaşamıştı. Yaşamındaki en kötü olaylardan bir tanesiydi. Çok sevdiği babasını bir trafik kazasında kaybetmesi onun kıyameti olmuştu. Gülşah hatalı olduğunu düşündüğü sürücü hakkında dava açmış ve davayı kaybetmişti. Adliye koridorlarından eve davayı kaybetmiş, yorgun argın ve ruh hali perişan bir halde dönmüştü. Eve gelir gelmez hemen yatağına girip uyumaktan başka biç bir şey düşünemedi. Yatağına girip uzun uzun ağladıktan sonra uyuya kalmıştı. Ne kadar uyuduğunu o da bilmiyordu. Derin uykusunda rüyalarla boğuşuyordu.

Davayı kaybettiği gün babasını kaybettiğine inanan Gülşah, uyandığında vakit bir hayli geçmiş, akşam olmak üzereydi. Henüz kendine gelmemişti ki evin koridorundaki boy aynasının yanında, ahşap dolapta aksesuar gibi duran telefon uzun uzun çalmaya başladı. Gülşah, uyku sersemliği ile yalpalayarak telefonun başına gelmişti. Tam telefonu eline almıştı ki gayri ihtiyari başını kaldırıp aynaya baktı. Aynada kendisine bakıp gülümseyen bir kadın gördü. Kadın Gülşah’ın gençliğinde en sevdiği mor paltosunu giymişti ve gülümsüyordu. Gülşah, bu görüntü karşısında çok korktu, panikledi. Telefonu elinden düşürüp oracığa yığılıverdi. Sonra kalkıp aynanın karşısından uzaklaştı ama telefon hala açıktı ve arkadaşı Ayten hiç durmadan bağırıyordu "Alo alo, Gülşah cevap ver. Ne oldu Gülşah? " diyordu. Gülşah, sonunda telefona cevap verdi ve arkadaşı Ayten’i yanına çağırdı. Ayten, Gülşah’a çok yakın bir yerde oturduğu için gelmesi uzun zaman almamıştı. Ayten Gülşah'ı karşısında görünce çok şaşırdı "Bu ne hal? betin benzin solmuş rengin sararmış, hasta mısın?" dedi. Gülşah, ağlayarak aynayı gösterip "Aynada ki yabancı, aynada bir yabancı var" dedi. Ayten şaşırmıştı. Şaşkın şaşkın, bir aynaya bir Gülşah'a bakıyordu. Sonra Gülşah’a sarılarak “Aynada kimse yok, senin sinirlerin bozulmuş, sakin ol” dedi. Gülşah, aynı kadını görmek istemediği için aynaya bakmaktan korkuyordu. Ayten çok ısrar edince, Gülşah aynadan baktı. Ama gülümseyen kadın artık yoktu. Gülşah, kendini aynadan uzun uzun seyretti ve kendine yaptığı kötülüğe üzüldü. Saçı başı dağınık, gözleri ağlamaktan şişmiş ve göz altında morluklar oluşmuştu. Biraz düşündü, bir sıcak banyo yapıp kendine gelmeliydi. Ayten arkadaşı Gülşah’ın yanında akşamın geç saatlerine kadar kaldı. İki arkadaş sohbet edip birlikte vakit geçirdiler. Artık Ayten'in evine gitme zamanı gelmişti. Gülşah gündüz yaşadığı ve aynada gördüğü kadın yüzünün ve davayı kaybetmenin şaşkınlığı içerisindeydi hala. Aynada gördüğü yabancı yüz gözlerinin önünden gitmiyordu bir türlü. Gördüğü bu olay bir türlü aklından çıkmıyor, akıl sır erdiremiyordu. Kendi kıyafetleri içinde bir kadın ona gülümsemişti. Ayten gittikten sonra Gülşah biraz uyumaya çalıştı. Bir sağa, bir sola dönüp duruyordu. Bir türlü uyku tutmuyordu. Yatağından kalkıp bir bardak su içip, çay demledi. Çayını yudumlarken bütün yaşadıklarını düşündü. Sabah olmuştu artık, o da günlük işlerine devam ediyordu.

Aradan çok uzun zaman geçmişti. Gülşah, kız kardeşi Neslişah ile bir gezi planlamışlardı. Tur ile doğuya gideceklerdi. Yola çıkma günü geldi çattı. İki kardeş nihayet yola çıkmışlardı. İlk mola Sivas'ın Suşehri ilçesinde verildi. İki kız kardeş mola yerinde inip biraz hava almak istediler. Dolaşırlarken Gülşah lavaboya doğru yöneldi. Tuvalet ihtiyacını karşılamak ve yüzünü yıkamaktı bütün isteği . Tam çeşmeyi açıp yüzüne su vuracağı anda aynaya baktığında, yine aynı kadın karşısında duruyordu. Gülşah şaşkın şaşkın aynaya baktı. Aynada gördüğü kadın daha önce evinde gördüğü kadının aynısıydı. Aynı kıyafet, aynı kadın… Gülşah'ın gençliğindeki paltosuyla gülümsüyordu ona. Yalnız bir fark vardı, şimdi aynadaki kadının yüzü kırışmış saçları ağarmıştı. Biraz da hüzünlü bakıyordu. Gülşah, telaşla lavabodan çıktı ve sonra gidecekleri otobüse doğru yöneldi. Neslişah onu bekliyordu. Neslişah ablasını görünce şaşırdı. Saçları diken diken olmuştu, gözleri kocaman olmuştu. Korkmuş, ürkmüştü… Yıllar önce evinin aynasında gördüğü kadın buradaydı. Her şeyi Neslişah'a anlattı. Neslişah ablasının başına gelenlere üzülüyordu. Aynı kişiyi yine görmüştü çünkü. Araba hareket etti, yolculuğa devam ettiler. Yolculuk dönüşü Gülşah, bütün bu sıkıntılardan olsa gerek gördüğü kadının ve inanılmayacak kadar kabus olan bu durumun karşısında ne yapacağını şaşırmıştı. Düşünüyordu ve bir türlü akıl sır erdiremiyordu. Evindeydi artık ve aynada kendine bakarken aynı şeyi görmesi onu alt üst etmişti aslında.

Gülşah doğu gezisini bitirmiş ve aradan epey bir zaman geçmişti. Günlük işlerini yapmaya ve çalışmaya devam ediyordu. Kısa bir süre sonra hastalandı. Uzun bir zaman hastalık çekti. Hastanede tedavi gördü. Ameliyatlar, tedaviler nedeniyle Gülşah bayağı yıpranmış, zayıflamış, çökmüş bir durumdaydı. Artık bütün bunların sonunda iyileşmiş, taburcu olmuş ve evine gelmişti. Bu süreçte evde dinlenirken o yabancıyı da arıyordu ama bir türlü izine rastlayamamıştı. Yine de boş durmuyor aynadaki yabancıyı aramaya devam ediyordu. Bir gün yine aynadaki yabancıyı düşündü ve aynanın karşısına geçip saçını tarayıp, düzeltti. Hafif bir makyaj yaptı ve kendine baktı uzun uzun. Kendini seyrederken "Yıllarca aradığım yabancı benmişim meğer. Ben aynadaki yabancıyım, aynadaki yabancı benim" dedi.

Kapattım kapımı bir yıla daha,

Elimde kaldı soluk anılar.

Hapsettim ömrümü kendi içime,

Tanımıyor şimdi beni aynalar.

Çalmıyor türkümüz küstü kendine,

Yüreğimi esir aldı anılar.

Ben mi eskidim zaman mı değişti?

Beni bana öven yalan aynalar.